22 Ekim 2017 Pazar

Hazirana Sitem

1


Sana kızgınım haziran
hakkını vermedin haziranlığın
tutulması için verilen sözler
hayata dair, sevgiye dair , bana dair verilen sözler

Sende verildi hep tutmadın
sana kızgınım haziran
Mavi gözlü devi de sen yıktın
en güzel sözleri söylettin haziran sen
en güzel olmazları da sakladın
sana kızgınım haziran

ben seni vefalı bilirdim
unuttun unutturdun
unuttuğunu unutturdun ,
yağmur yağdı, güneş açtı, deniz coştu hep unutturdun.

kendimizi bile unutturdun
kimiz biz dedirttin bize
günah keçisi sensin haziran
haziranlığın hakkını veremedin.

2


sene geçti haziran
yine seninle karşılaştık anılarda
niye sen hiç düşündün  mü?
ben sana kızgınım haziran
suçun yoktur
olmalı olmuştur belki
bitmeli bitmiştir
sevmeli sevmiştir belki
ama ben sana kızgınım haziran

sen yine de bırakma bizi
gözet ayrı ayrı
duy sesimizi
atan kalbimi duyabilir misin
görülen düşleri
duyulan sesleri
sen ayrı ayrı gözet bizi haziran

3


haziran sana son sözlerim bunlar
bir sokak vardı hani
güneşin destursuz girmediği
sen destursuz girmiştin
elimi sen tutmuştun
gözlerime sen bakmıştın
bakma demiştin sen
sonra bir gar vardı
bir cami bahçesi  hatırladın mı
sana kırgınım haziran destursuz çıktın karşıma

4

hazirana anlam

haziran bu sefer değil ama sana başka diyarlardan yazacağım
gezmediğin, görmediğin diyarlardan,
yelkenli atlıların uçtuğu diyarlardan,

aslı olmayan yerden
aslında olduğum yerden

gök kuşağında ki siyahtan
cennetteki ateşten
keskin bir kılıcın ucunda ki tüyden
haziran aslı olmayan
aslında olduğum yerden

5

hazirana şiir


bir gün olacak ya gideceğim
gideceğiz
üzülme yok olduğuma
şükret devam eden hayatına
rüyalarında kanma uyanınca yıkar aslı


ağır ağır gidiyorum
ağır ağır kapanıyor gözlerim

hatırlarım kapanmadan önceki son anı
hatırlatır bana an geçen yılları
güneşin destursuz girmediği sokakları  uzun olan yolları
üzülme dur izle
belki kalışım kalmayışım olacak
kalışım kalmayışımdan kötü olacak


6

hazirana veda

elveda haziran
sende sensiz kaldım ben
istediğim bu değildi
elveda haziran

14 Ekim 2017 Cumartesi

Korkular

Bugün günlerden ne bilmiyorum gecelerden bir gece, fikrimin ince gülü çalıyor arkada ben biraz hüzünlüyüm. Biraz doluyum nasıl ne zamandan beri böyleyim hiç bilmiyorum. Anlamaya çalışmak için düşünmeye vaktim olmadı. Erteledim sürekli düşünmeyi erteledim. Bu zamana kadar bir sorun varsa onu çözmekten yanaydım hep. Ne zaman bıraktıysam bunu bilmiyorum ama beni karıştırdı. Şimdi nazen de sevgilim çalıyor. Karışığım çok karışık. böyle nereden başlanacak nerede bitirilecek bilmediğim bir karışıklık. Hayır aşk acısı çekmiyorum en son aşk acısı çektiğim zaman haftalarca kimseyle konuşmamış sürekli eğlenmiştim düşünmemek için. Ondan öncesinde de günlerce evden çıkmamış yemek yememiş siyah zifir kusmuştum. O günler baya geride kaldı. Aşk acısı çekmiyorum evet. Bunları yaşadığımda çocuktum evet her anlamda çocuktum. Yoksa çocukluğumdan gocunmam. Ama o çocuğa bir daha aşk acısı çekmemeyi öğretti o zamanları. Sonra başka bir çocuk geldi içinden yine. He bir de bu var "içinden geldiği gibi" yaşamaya çalışmak. Ne tuhaf dimi böyle güzel bir şey için uğraşmak. Asıl olması gereken için uğraşıyorsun. Evet bu da içimdeki çocuklardan bazılarını dövdü bazılarını arsız etti. Bak yavaş yavaş çıkıyor karışıklığımın sebebi. Şu anda bir çapkına yangınım çalıyor. Çapkın olmak ne demek. Gözlerine bakmadan sarhoşum sarhoş diyor ince saz. Nasıl bir şey görmeden sevmek sevmeden hissetmek. Çapkın bunu yapabilen mi? Ben bunların ne anlama geldiğini senelerce önce unutmaya başlamıştım. Önemi yok zaten. Birine bir şeye o kadar ait olamazsın hatta olmamalısın. Hiç bir şey bitmeyecek değil. Eğer öyle bir yola girip kaybedersen aidiyetini. Kendini bulman da o kadar zor oluyor. Hayatlar başka hayatlar bize neler öğretir neler gösterir ama hiç biri kendi yaşadığımız kadar etki etmez bizde. Babam derdi hep "Yaşanılan her şeyi tecrübe edecek kadar ömrün olur mu bilmezsin ömrün olsa gücün kalır mı acaba? ". Çünkü ben içinden gelen her şeyi içinden geldiği için yapıp, iyi mi kötü mü sonra öğrenip ona göre ders almayı planlayan ama hiç alamayan biriyim. Pişman olmakta yok tabi çünkü sonuçta bir şey öğrendin hem isteyerek yaptın. Haklısın baba o kadar ömrümüz olsa bile o kadar gücümüz olacak mı biliyoruz. Zaten bizler genelde gücümüzden fazlasına ilgi duyarız. Cesaret midir? Belki birisinin cesaretidir. Kaç ruh var içinde kaç çocuk. bir vücuda kaç kişilik sığar en fazla. Belki kaç insan tanıyorsan o kadar sığar. Tanımak nasıl olur kaç kişiyi tanırız acaba. Zor bunlarda bir insanı tanımak zor tanıdığını düşünmek buna inanmak daha kolay ve biz insanlar genelde kolaya kaçarız. Karanfil kokuyor sigaram diyor arkada bir ses. Zulam da ki mahsun resmin. Bazen o bile yüzüme bakmıyor. Bazı zamanlarda kaybettiğin insanları tamamen kaybedersin. Hislerini hatıralarını sesini nefesini sıcaklığını her şeyi kaybedersin. Kayıptan çok pişmanlık yorar seni bazı zamanlarda. Kaybetmeden sevmeli insan. Sevmeli sevmeyi sevmeli. Kurtar Allahım beni bu aşkın kederinden çalıyor şimdi. Diyor ki yani Allahım ben çok sevdim beni bu sevdandan al. Sevdanın kederi de sevdaya dahil değil midir? Ne dedik sevmeyi sevmeli insan  sevginin her şeyini. Hasretini kederini kaybını hatta ölümünü bile. İyi güzel şeylerin yanında bu kederlerin içinde olduğu sevgi. Kutsiyete ermeden önceki en kutsal yerde. Ne demiş şair kılıklı adam ;

Kendi kalabalığın arasında kutsallara vakit ayırmak.
Sevdiğin kadını sokakta gördüğün kadınlardan ayıran anlamı kutsal saymak,
kutsalların arasında kendini yitirmek.
ky


Bu şiir bana hep şu ayeti hatırlatır. "Allah, der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım... ve ekler , o'nsuz yaşayamam deme, seni o'nsuz da yaşatırım... ve mevsimler geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur... aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya işte.. olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.. düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın.. en garibi de budur ya, öldüm der durur, yine de yaşarsın."

Kimi ondan çok seversen senin sınavın senin zorun o olur. Yapmam dediğin ne varsa yaparsın. büyük konuşma senden büyük Allah var. Bunları düşündükten sonra nasıl seversin nasıl korkarsın kaybetmekten. Nasıl bağlarsın yüreğine bir sevgiye bir yüreğe. Şimdi de aklıma Can Yücelin bağlanmayacaksın şiiri geldi. Şiirde diyor ya " İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları…"
Ben Ay'ı sevmeye başladım mesela ben baktığım zaman ona o benim, benim sevdiğim. Gözlerim görmeyi bırakana kadar oraya ne zaman baksam orası benim. Olur da gözlerim vazgeçerse bir gün bakmaktan. Karanlığı severim o benim olur. Karanlığın içinde ki Ay'a giden yolu gözlerim. Ay da bekleyeni beklerim. 
Bilmeden görmeden karanlığı konuşmak öyle beylik laflar etmek ne de kolay değil mi? 
Beylik laflar çok can acıtıyor. 
Hangimiz sevmedik çalıyor şu an. Ne diyordu herkesten bir anı saklar bu ömür herkesin acısı sevgisi kadar... O beylik laflar kadar canın acıyor. Ne kadar bilirsen bil korkularınla yüzleşeceğini her seferinde korkuyorsun kaybetmekten sevdiğini, bağlanmaktan sevdiğine. Daha da acımasın diye korkmuyorum diyorsun sakladığın kadar korkuyorsun aslında. Uzaklaştırırsın etrafındaki dostları etrafındaki yürekleri. Bu sefer yalnızlığını dert edersin. O kadar karışırsın ki korkunla, yine korkunla korkarsın.
Korkularını bıraktığın zaman kaybedeceğin de bir şey kalmıyor insanın, kaybedeceği bir şey olmayınca korkacak bir şeyi de olmuyor insanın.
Korkularıyla yaşayan sevdiklerinden korkan insanlara selam olsun. Yüreği güzel insanlar.

1 Ekim 2017 Pazar

Overrate


Toplumda bazı şeyler fazla abartılıyor diye gerçekten kıymeti varsa bile gözden kaçıyor. Özellikle sosyal medya bu konuda çok etkili hatta sadece o etkili bile olabilir. Bugün arkadaş grubunda sosyal medya hesabı olmayan biri diğerlerinden daha sonra haberdar oluyor. O yüzden sadece diyebiliriz. Ama asıl mesele o değil. Asıl mesele çok dile düşen hatta "overrate" olan şeylerin dikkate alınmaması. Bu da bazı "cool" grubun diktesi. " Abi herkesin dilinde zaten ne gerek var kafası çok var. " Sözüm meclisten dışarı tabi. Bir dostuma küçük prensten bir metafor anlattım. Overrate olduğunu düşünmeyenler bilir prensin sönmüş yanardağını temizlemesi. Bana dedi ki " kanka bence küçük prens çok overrate oldu. Fazla dikkate alma. " bunu söyleyen dostum bilmeyen birisi değil aslında o beni şu konuda uyardı. " Abi herkesin dilinde bilen bilmeyen sana da aha yine ondan konuşuyor demesinler" falan filan bu da mesele değil asıl mesele. Gerçekten o metaforun sende etkisi olacak olupta etkisi olmaması. Neden çünkü herkesin dilinde. 
Can Yücel'in olmayan şiirlerin altına Can Yücel yazanların dilinde. Popülerliğin getirdiği bir şey sanırım bu. Farklı bir kafa. İlk insanlardan bu yana toplumu felakete sürükleyen şeylerden birisi bu. Felaket derken kan revan değil asıl felaket cahillik ben bilirimcilik. Hatta bir noktada bencillik. Böyle şeyden uzak durmak fayda ama durabilmek ne kolay dimi.  Bunları bilen hatta etrafına naçizane anlatan insanlar bile yer yer "overrate" deyip ciddiye almıyor. Alması gereken detayı almıyor. Detaylar kafa yorar ama uzun vade de hayat kurtarabilir. Gözden kaçırmamak lazım. Kaçıranlar olarak çok konuşuruz. Ama kaçırmamak dileğiyle... 
Son olarakta yanardağı anlatmak istiyorum biraz overrate ama idare edeceğiz artık. 
 "Benim her gün suladığım bir çiçeğim var, dedi. Haftada bir süpürdüğüm üç yanardağım var; biri sönmüştür, ama ne olur ne olmaz, gene süpürürüm. Ben yanardağlarıma da, çiçeğime de yararl oluyorum. "

Ne olur ne olmaz diye sönmüş yanardağını her hafta süpüren bir yürek. Burada overrate olan yüreğin büyüklüğü mü küçük prens mi ? O detayı kaçıranlara selam olsun...